Daha bebekken, elimi yaktığım sobaya ısrarla dokunmaya çalışmamdan belliymiş acıyı seveceğim.
İlk okulda ısrarla dayak yiyeceğimi bildiğim çocuklara dalıp dalıp dayak yememden anlamalıymışım mazoşizmimi.
Sahi, ağzına acı biber sürülmüş bir çocuğun bir kaşık daha alabilir miyim demesini nasıl açıklarsınız?
Ben de böyleymişim işte acıyı sevmişim hep. Gözlerimin uykusuzluktan acımaya başladığı bir gecede kanal değiştirirken denk geldiğim bir programda bir doktor "acı iyidir vucudu sağlamlaştırır" diyordu. Aşk da böyledir belki, lakin tek fark vücudu degil ruhu yakmasıdır ısrarla yaklaştığı ateşle. Dayağa doyamaması bir kalbin ve en saf örsler üzerinde dövülmesi sürekli, belki de alacağı yeni darbelere hazırlar onu. Yaptığımız hatalar yaktıkça ağzımızı, aslında karakterimizi güçlendiriyordur olamaz mı?
Belki de öldürmeyen sevgi güçlendiriyordur...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder