14 Şubat 2024 Çarşamba

…zaman…

Gün geçtikçe güzleşiyor mevsimlerim.

Güzelleşiyor bazı geceler, heceler eksiliyor hayatımdan epeydir.

Bir ecelden yarım kalan cümlelerim buluşmuyor noktayla.

Ölüsünü de gömüyormuş insan saplandığı toprağa.

Bu yalnızlığaydı sitemim ama fuzuliymiş,

Uzunca yaşadım kendimle baş başa.

Özlemiş benliğim ben olmayı,

Sen olmamayı, yada siz işte…

Kimseyi anımsatmayan bir yazı olucak bu biliyorum,

Anılarımı sattığım o tüccar çalmazsa kapımı tekrar, onlar da unutur beni zamanla.

Zamanla…

Çözemediğim bi efsun var bu zamanda.

Akan kum taneleri mi döndürür dünyamı?

Bu gökten sarkan uzay kaç zamandır durur orda?

Ne vakit ortasına kondum bu sonsuz çemberin? 

Ortasında mıyım yada? Daha yeni başlamış gibi akmaya kumlar. 

Öncesi hatıram kaldı sonrası olasılıklar, ve anımda yazdığım bu cümleler, anı olacaklar birazdan.

İşte bu! yine zamandan.

Ve bana her şeyi, herkesi unutturan bu zaman. Bir gün beni de unutturacak.

Kimisi kaydolmuş kimi haykırılmış hecelerim, yarım kalan gecelerim, sevdiğim tüm kadınlar, dokunduğum tenler, ayak bastığım toprak, hırslarım, heveslerim, hiç bitmeyecek sandığım nefeslerim.

Hepsi kaybolucak zamanda.

Bir lahit bırakırım belki geriye okunsun diye üstü. 

Şahit tutarım dokunduğum her kalbi, iyi bilirlerdi beni.

Aslında pek de kimse bilmezdi ya.

Ben bende doğdum, bende akıyorum.

Ben de doğdum, işte ben de akıyorum

Bu kum saatinin ortasından, zamana yazıyorum.