8 Ocak 2018 Pazartesi

Alışkanlıklar

Yalniz kalmak alışkanlık yapar bazen. Kaçtın mı bir yerden hiçbir yerde duramazsin bir daha. Hem gelenler bir sekilde gider nasıl olsa. Her gidene el sallarsın alışkanlık yapar. Her gidende kırılırsın alışkanlık yapar. Üzülmeyi adet edinirsin kendine. Bir kez öldürüldükten sonra sen, alamazsın nefes. Dünyanın en büyük oksijeni girse ciğerine bir şekilde yakar seni.

Gamsız kalmak alışkanlık yapar bazen.
Bir kez umursamadın mı hayatı, hiç bir şeyi takamazsin artık kafana. Bir süre sonra ayaklarin takilir kafandan sekenlere. Yürüyemez olursun düzlüklerde bile. Umursamazsın. Gamsızlık sarar seni çünkü bir kez bile olsa yorulmuşsundur ve umursamazsın tek bir an nolucaksa olsun dersin ve oluverir olucak olanlar. Bir kez bırakmışsındır o geminin dümenini sen ve dalgalarla birlikte çalkalanır gidersin artık uzanmak zor gelir.

Dalsız kalmak alışkanlık yapar bazen. En susuz sonbaharın içinde budanmak istersin. Bir kez döktün mü yapraklarını kimse toplamasın dersin. Aslın da son baharından sonra bir sonbahar daha kaldıramazsın sen, veyahut sonbaharın hiç bir ayı taşıyamayacak kadar dolmuştur seni. Yaşlanır düşersin kaldırımlara. Sonbaharın hiç bir ayı parlatacak kadar ışıldatamıyordur dallarını. Sönmüş güneşinin yansıması yetmez sana geceleri. Dalsız kalmak alışkanlık yapar bazen kök salamazsın hiç bir toprağa.

Aşksız kalmak alışkanlık yapar bazen.
Ama anlatamam ki ben aşksızlığı. Yazılabilen yada tam anlamıyla yaşanabilen bir şey değildir aşksızlık, çünkü bence en büyük aşk aşksızlıktır. Belki de hiç aşık olmadım ne biliyim. Tanımını bile bitiremedigim bir şeyi nasıl yaşarım. Ama dua ediyorum tanrıya, umarım yasamamışımdır. Yaşadığım bu şeyler birer nüshaysa aslı nasıldır kim bilir. Hem kim bilir belki de hiç aşık şiiri okuyamamışızdır biz. Zira kimse dinleyemez ölü bi adamın nefesini, hiç bir kör anlatamaz karanlığı, sağır bir adamdan duyamazsın dünyanın en güzel şarkısını.

Aşk şiiri değil belki de yazdıklarım, saçmalıyorum işte bazı geceler. Ne yazdığımı neden yazdığımı bilmiyorum.
Kimse okumuyor belki de. Ölmüş bir adamın son nefeslerini kim ne yapsın ki? Son baharını geçirmiş dalsız bir ağacın hışırtılarını, gamsız bir kaptanın seyir defterini, ıssız bir adamın kimsesiz sallanan elini kim neden umursasın?

7 Ocak 2018 Pazar

Oysa ki her şey daha kolaydı, böylesine güzel gülmesen...

Deniz Feneri

Issız adaya düşmüş, yüzme bilmeyen bi adamım ben. Kara çok yakın ama deniz feneri etrafindaki gemileri savmaya çalışmaktan ışık tutamıyo imdatlarıma. Islak kumlar üzerinde uzanmışım. Hayli tanıdık geliyo bu ıslaklık unutulmuş düşlerden.
Ne zaman farkeder o fener bilmiyorum.
Gömülür müyüm o ıslak kumlara bilmiyorum.
Ölür müyüm bilmiyorum yada dayanamayıp ne zaman atlarım denize.
Tek bildiğim gitgide uzaklaşıyo garip gelgitlerle o fener. Ve umarım bi gemi çıkar o karadan bana doğru gelen. Yoksa en az o kara kadar kararıcam, kimse farkedemiycek karanlığımı ve uzaklaşmış o deniz feneri aydınlatamayacak kadar loş kalıcak artık yüzümü.