27 Haziran 2015 Cumartesi

Hayat Suyu


Akarsu misali hayatımız, almışız başımızı gidiyoruz bir yerlere. "Neresi?, ne zaman?, neden?" demeden, kısacası yuvarlanıp gidiyoruz işte.
Hayat devam etmek için yeni yollar buluyor, bizse ona durmak için tonlarca sebep.
Kimi nerede bitecek bu akış diye soruyor, kimindense uzasın diye onlarca talep.
Bazısı bindik diyor bir alamete gidiyor kıyamete.
Bazısı canını dişine takmış varmak için selamete.
Somon misali yüzenlerin, kapılıp da nedamete.
Şimdiden alabora olmuş çoğu, uğramışlar hezimete.
Kulak asmayan da çoktur çağlayandan çıkan sese.
Durulmaya can atan da akıp bir çift deniz göze.

TARIK GÖNEN

19 Haziran 2015 Cuma

Batıl bir inanç işte

Öyle her saat neden bakarsın ki dakika saate denk geldi mi diye. Günde yirmi dört kereden çok daha fazla düşünürüm ben seni...

17 Haziran 2015 Çarşamba

Gözler varken sözler luzumsuzdur


Sahi hiç yüzüne karşı seni seviyorum bile demedim ben sana değil mi? Haykırsa da kalbim her bakışımda, işlevsizce bekledi ağzım.
Boşver be hem ağız kelimelerin çıktığı tek yerdir, anlamların değil.
Ben eğer gerçekten sevmişsem anlamışsındır zaten. Saçımın her telinde adın yazılıdır mesela, göz bebeklerimin olması gereken yerde bir çift sen vardır yahut kirpiklerimin uzunluğu sana ulaşma istediğindendir.
Yada ne biliyim öyle işte derin mevzular bunlar kaba kalıba sığmaz, böyle zamanlarda gözlere bakmak gerek.
 Sözlerimi anlamlandıramadığımda ben,
gözlerim konuşur duyabilene.
Ne vakit kapansa gözlerim içlice,
hüzün çöker beni bilene.

16 Haziran 2015 Salı

Belki bir gün okursun diye


şair oldum şiirler yazdım
denk gelir de okursun diye
mecnun oldum yandım da yandım
kışın bir gün üşürsün diye
gözlerimde hep sen vardır
yanlışlıkla da olsa bakarsın diye
hayat oldum harcandım bittim
hani olur da seversin diye

yahut daya Yalın bir dille anlatırsak
ben her sabah erken uyandım sana güller alamasam da,
mutlu ol diye...

Bir bardak sevgi


 Zaman zaman bir bardak çaya benzetiyorum sevgimi. Sanki sen demmişsin de ben suymuşum gibi, sen ne kadar döktüysen içini ben o kadar yumuşatmışım, ve ben ne zaman açmasam demini tatsız tutsuz bir şey olup çıkmışız.
 Bir bardağın güzelliği tartışılır tabi ana sanırım bardağın kıvrımı mükemmel güzelliğini temsilen var. Ve ancak bir çayda olabilecek kadar şeker bir kızsın sen. Ee işin içine şeker girince çay kaşığı da giriyor ki bu görevi de sen üstleniyorsun seni ne zaman düşürsem sevgime yahut ne vakit gelsen aklıma öyle allak bullak oluyorum, sonra karıştıkça karışıyıyorum öyle ki bazen tadını dahi kaçırıyorum...
 Çayını çift şekerli içenlere anlam veremediğim gibi neden şekersiz sevdiğimi de anlayamam.
 Öyle işte, bendeki de çay tiryakili şeker değil, şeker ancak tadını bozuyor...

6 Haziran 2015 Cumartesi

Seni Unutmak


Herkes söyler,  kolaydır dile,
bilemezsin seni kimler yaşıyor.
İnanma herkesin her dediğine,
umut denen gemi elbet batıyor.

Ah bir baksan da görsen gözüme,
sönmedi korların hala yanıyor.
Seni unutmayı düşünemem bile,
hatırlamamak içimi yakıyor

2 Haziran 2015 Salı

Yaftalamayın bilmiyorsunuz!!!

Niye böyle olduk biz? Harbiden dediğin gibi düzgün biri mi çıkmadı karşımıza? Yoksa biz mi yeteneksiziz sevmeye?
Ah be kalemim zaten bir sen çektin şu dünyanın elemini bir de ben. Bazen yürürken sokaklarda kafamı eğmiş, sağımdan iki genç geçiyor. Dilim varmıyor demeye ama onların deyimiyle aşıklar birbirine. Sahi seviyorlar mıdır birbirlerini yoksa geçici bir heves mi ki onların aşk sandıkları da? Yada biz abartıyoruzdur belki ha olamaz mı? Belki de gerçekten onların yaşadığı gibi bir şeydir ---.
Kalemim, bazen dünya dahi karşı çıkıyor bize biliyor musun? Diyorlar ki "sen sevmiyorsun" ki çoğu zaman inanmayanlar oluyor bunu söyleyenler. üzülüyor insan biliyor musun? Belli etmesem de koyuyor genelde -zaten ben ne zaman belli ettim ki üzüldüğümü-. Umursamıyorum yalnızlığımı falan ama yaftaları bir süre sonra göz ardı edemiyorsun ki.

Bazen başlarım be diyorum kalemim. Aşkları da sevgileri de yalan.  Adam olsalardı da sevseydik ne olurdu biraz da biz gülseydik. Delikanlı gibi sevilecek bir kız kalmamış şu çevrimiçi dünyada. Bırakalım kendi harikalar diyarlarında onları. Hiç birinin aşkı da kahrı da umurumuzda olmasın. 

Sonrası malum...

Sonra bir gün birini görüyorsun her şey anlamsız geliyor bütün o dünyayı gezip gördüğün manzaralar, tüm gün batımları, dolunaylar ve yakamoz sana onun özetini sunmak için varlardı. Kulakların onun sesini duyduğunda belki de ilk defa titriyor gibi geliyor. Yada sanki tüm sözlerin, kelime hazinen edebiyatın yada ne biliyim bebekken söylediğin ilk sözlerin onu anlatmak için varlardı. Her şeyi bu an için öğrenmişsindir. Tüm sevinçlerin hayal kırıklıkların hayallerin hüzünlerin sadece şimdisi için yaşanmıştı. Belki de o hayatın sana verdiklerinden ziyade sana hayatı verenlerdendi yahut anlamını.
Nasıl bir his anlatamam ama sanki şöyle bir şey...
Kapat gözlerini ve sadece hayal et, boş bir basketbol salonundasın...
Işıklar sönsün...
Lamba anahtarlarının klik sesi yankılansın boş salonda...
Derin bir nefes duyulsun duvarlardan yansıyan...
Ardından açılan bir spot ışık sahanın ortasını aydınlatsın...
Sonra bir o olsun salonda bir de sen...

Sevdin mi sen hiç?

Sen hiç ağlayarak kalktığın yatağında bir şeyin eksikliğini hissettin mi? sol yanın gibi mesela.
Her kabusundan sonra geceye gözlerini dikip yıldızlardaki yansımasını aradın mı onun?
Sen hiç sınavını çözerken önündeki değil de arkadaki kağıdın doluluğunu düşündün mü?
Bir çiçeğe belki o görür de gülümser güzelliğine diye su verdin mi?
Eğlencenin doruklarındayken bile bir an durup, "gülümsüyor mudur acaba" diye sordun mu kendine?
Hiç kitap yazdın mı "belki okur be" diyerek?
Hiç ikiye bölündün mü sen?
Hiç iki kişilik yaşadın mı sen farkında dahi olmayacağını yahut inanmayacağını bile bile?
Sahi, sevdin mi sen hiç?