28 Mayıs 2015 Perşembe

Aman Deyim

Nur dolmuş yanaklarına güneşin altında.

Bulutların beyazlığı yüzüne vurmuş sanki.

Ne kadar daha görücem bu güzellikleri zatında.

Sensizken bilmem ama sevseydin, belki baki.

Bazen bir gülüş oluyor dudaklarında.
Her gün görsem olmaz kafi.
Bunları yazarken dahi başkası var aklında.
Aman deyim sevme beni

Sanırım aşk sensiz baki.

Şair Duası

Bitmeyen bir çay olsa da
Kana kana içsek artık.
Vefalı bir kalp bulsak da
Ömür boyu sevsek artık.

Mecnun olup yansak da
Ebedi yâre varsak artık.
Şu kalemleri yaksak da.
Yaşasak biraz, "varsak artık".

25 Mayıs 2015 Pazartesi

Bu Gece

Durulsun köprünün koşuşturmacası ve hatta hiç olmasın.
Kokun yayılsın papatyalara, bu gece çiçek solmasın.
Doyurun tüm yetimleri, bir gün de zengin doymasın.
Bir gecelik mühürleyin kapıları pencereleri, kimse kimseyi soymasın.

Bu gece, hiç bir bank olmasın ki yüzünü boğaza dönmesin.
Haber salın evrene bu gece yıldız sönmesin.
Bakılmasın bu gece kusurlara, öyle ki görenler kör desin.
Durdurun şu balıkçıları açılmasınlar, bu gece  kimse ölmesin.

Yüzünle ısınsın bu gece İstanbul, lakin eser dahi olmasın tanıktan.
Öyle bir ısınsın ki hem ayyaşlar dahi yeltenmesin birasına soğuktan.
Kararsın tüm şehir zaten sıkıldım bu oyundan.
Bir dolunay aydınlatsın geceyi şimdi bir de çıkan nur solundan.

Yazamıyorum Bazen

Yazamıyorum
Neden lazım bana.
Kimsenin değmediğini anlayınca yazamıyorum.
Yokluğunun acısını sızlatmamak için elinden geleni yaptığından yazamıyorum.
Elimin gidesi gelmiyor klavyeye yazamıyorum.
Ne sessizlik çare nede içine giremediğin müzikler bu ellerime çöken suskunluğa.
Ne ulaşmak isterim yare nede Leylam beni bekler kulak verip bu tutkunluğa.
Yazamıyorum.
Sensizken de yazamıyorum, sen yokken de yazamıyorum, senli hiç olamadım ama herhalde o zaman da yazamam.
Haklıyken de yazamıyorum hiç savunmadığım zamanlarda da.
Yalnızken de yazamıyorum kalabalık anlarda da.
Sahi ben hiç yazdım mı ki?
Yoksa tek yaptığım insanların hoşuna giden üç beş süslü cümle yazmak mıydı?

16 Mayıs 2015 Cumartesi

Hayallerimin süsü'ne

İnsan hayallerine aşıktır.
Boş bir laf olarak anlamayın bunu sahiden de öyledir. Hayallerinde mutluluğun nirvanasına ulaşır her insan. Ve gerçek olmuşçasına sevinir kurduktan sonra bazı hayalleri, öyle ki hayali gerçekleşse bu kadar sevinmez belki.
Bazen bir yere belki de bir eve aşık olursun hayallerinde, hiç görmemişsindir ve sadece sana aittir orası, tek sen bilirsin yollarını ormanının. Aşık olduğun ev asla çıkmaz aklından.
Hayallerinden müthiş bir lezzet duyduğu için insanoğlu hayalleri ile gerçek dünya arasına bir bağ koymak için bir şeyler arar ve bunun hayallerinde sürekli bir arada olabileceği bir şey olmasına da dikkat eder. Bu arayış ise onu yine kendi türüne yönlendirir. O evi yahut hayalleri anımsatacak bir insan arar sürekli kendine ve bulur ardından hayallerine ekler o simayı ve öyle anlamlar yükler ki her hareketine, öylesine optimist bir yaklaşım sergiler ki bazen hayallerini süsleyen kişinin normalde tanısa nefret edeceği bir kişi olduğunu göremez. Bu artık gerçek dünya ile hayallerini karıştırma haline girmektir, İnception filminin di caprio'su gibi
Velhasıl kelam, insan insana aşık olur. Yahut o insanın hayallerindeki şekline. İnsanlar aşık oldu mu yani hayallerine birini yerleştirdi mi artık bırakamazlar zira bir hayali yok etmek oluşturmaktan çok daha zordur.
Ve gerçekleştiği zaman hayaller, yitirir değerini. Aşklar da çoğu zaman bundan biter. Mecnun Leylayı çölde değil de telefonla arasa efsane olur muydu aşkları hem. Tavsiyem,  bırakın adam gibi hayalinizi yaşayın karıştırmayın gerçeklere.
Bir yerde okumuştum sanırım hatırlamıyorum "En  büyük hayal kırıklığı hayalin gerçekleşmesidir..."
Neyse gene çok konuştum, izninizle biraz hayal kurucam.

İyi hayaller...

Senden Sonra...

Olur da inansaydın şair olur muydum bilmiyorum.
Yahut gider miydi sevgine kavuşmuş ellerim klavyeye.
Bir ton hatıra var biliyor musun -unutasım da-? silmiyorum.
Silmeyim ki bileyim yürek lazım sevmeye...

Çok geldi belki de ondan inanmadı, bu kadar sevgi.
Vazgeçmeli bir Mecnun geldi ise maşuğun reddi.
Yüreğimin damarları da kitlense verirken kararı terki.
Düşünmeden edemiyor akıl, onunla mutludur belki.

Şiirlerimin mısralarımıydı senden bana kalan.
Yoksa bildiğimden mi yazıyorum ne helal, haram.
Sen eksikliği çekenlere, bulunmazmı ki bir bakan.
Kanar durur kalbim, ve hatta kapanmaz yaram.

Tarık Gönen

Şiiri yazdıktan sonra bilgisayarımı açık unuttum ve yemek yemeye gittim geldiğimde ise şiiri uzamış buldum :D direk olarak aktarıyorum 

"Yaralar kanamak içindir, gözlerse kana bulanmak
Aşığa müstehak olan alemde biçare dolanmak
Eğer acı naraları mırıldanmaksa aşkı anmak
Benim bitmeyen kahrımdır bu bitap gönle yaranmak

(Fatih abinden hediye bir dörtlük :)     )"

8 Mayıs 2015 Cuma

Kimsin Sen?

Kimin için aktığını kestiremediğim yaşlar akıyor gözümden.
Sana söylemesem bile çekiniyorum yazarken her sözümden.
Sahi kimsin sen?
Adın dahi çıkmıyor bana bıraktığın közümden.
Biraz, aynı şeyleri mi yazıyorum ben ne?
Baksana hala eser yok kalemimde çözümden.
Amaaan senden çok hoşuma gidiyordur belki de senden söz etmek.
Hem seni konuşuyum ben bilmesem ne olacak

Böylesi daha iyi söz etmekten ölümden.

Soğuk Kaldırımlar

Ben arabanın camını tıklatmış para istiyorum sen de bana sen kimsin diyorsun öyle mi? 
Sana beni anlatamam çünkü bilmem ben kimim ama biz kimiz diyeyim sana ağabey.

Biz, adını hiç bilmediğimiz hatta varlığına dahi inanmadığımız anamızın karnından burada çıkmışız sanki. Kaldırımlarda almışız ilk nefesimizi. İlk kaldırım soğuğunu hissettirmiş hayat bize. Boğulurken egzoz dumanında doğduğumuzdan beri hayat sanki ilk motor sıcaklığını vermiş bize.

Biz bu kaldırımların çocuğuyuz ne anamız vardır ne babamız, ne aramız vardır sürücülerle ne de beş kuruş paramız.
Biz bu kaldırımların çocuğuyuz ve bizim bizden başka kimsemiz yoktur işte sırf bu yüzden kimsesiz diyemezsiniz hiç bir kaldırım çocuğuna hatta bence sizden bile daha "kimseliyiz" biz. Mesela hanginiz yatabilir ki daha sokakta yeni tanıştığı birinin yanına yahut hanginiz rahatlıkla uyuyabilir bu insan kaynayan sokakların ücra köşelerinde.
Hem çok mu meraklıyız sanıyorsunuz rahat kaldırımımızdan kalkıp o benzin yiyen metallerinizin önünü parlatmaya. Yokluğunu dahi hissetmeyeceğiniz bir para için bunu bile yapıyoruz işte. Zorunda olmasa hangi çocuk ister ki otuz altı derece sıcağın altında teriyle ıslanıp temizlenmiş mendilinin sizin camınızda kirlenmesini.
Eee kaldırımlar yetiştirir bizi ve yine onlar alır canımızı. Bir gün gelir gepgenç bir çocuk görürsünüz kaldırımın üzerinde belki gençliğini dahi fark edemezsiniz yüzünün nuru olan kirinden yahut üzerinde eskimenin son demlerini yaşayan her tarafı yırtık nerden bulduğu meçhul bir pantolondan eroinmanın teki sanırsınız hiç ilişmezsiniz bile. Orada öylece verirken son nefesini son çabası doğup büyüdüğü kaldırımlara sırt çevirmemek için yüzünü gök yüzünden çevirmek olur. Kimsenin hissetmeyeceğini bilir yokluğunu. "Hiç doğmayayım ya ben" diye geçirir içinden "nolacaktı ozaman?". Derken kaldırıma, kaldırım soğukluğunu veren o sen nefes gelir.

Huuuuuu......

Sahi boşver parayı be ağabey. Arkamdan bir fatiha okusan yeter, okuyup kaldırımlara üfle...

5 Mayıs 2015 Salı

Kontrol

Kontrol, sağlanması güç bir şeydir. Ne biliyim bir hükümeti yahut ülkeyi kontrol etmek zordur mesela yada öyle olsa gerek... bir insanı kontrol etmek daha da zordur. Hatta belki de en zoru kendini kontrol etmektir. İnsan en çok kendinden bağımsızdır çünkü.

Yenilmezler filminde, sinirlenince Hulk adında yeşil dev bir canavara dönüşen profesöre bunu nasıl kontrol ettiğini sorduklarında. "Ben hep sinirliyim" der. İşte hayat hikayemi bilen ve nasıl bu kadar çok gülüyorsun diye soran arkadaşlara verilebilecek en güzel misal. İnsan halini, gizleyerek de pekala kontrol edebilir. Peki bu tam olarak bir kontrol olur mu acaba? Alın size cevaplanacak bir soru daha.
Aslında tam olarak kontrol hiç bir yerde sağlanamaz. Mesela oyunların kontrol cihazları bile sınırlıdır. Playstation oynarken bir uyarı gelir gider iki yüz milyon ödediğiniz kontrol cihazının bütün fonksiyonları, işlevsizdir artık. Sanırım kontrolü kesmek sağlamaktan çok daha kolaydır.
Unutmayın en büyük hükümetin dahi bir darbe ile bir gecelik ömrü vardır. Bu yüzden kontrolü tam anlamı ile sağlamaktan ziyade tamamen kaybetmemeye öncelik verin.

Vesselam...

Bayat Hayatlar

Hayat gibi gelen şeyler
Bayat gibi gidebilir.
Baya gibi gelen şeyler
Bazen haya olabilir.

Dikkatli olmak lazım...

Gözlerinde saklı cevaplar

Yağarken damla damla yağmurlar
düşerken rahmet damlaları gök kubbeden.
Siman zuhur etti tam önümde.
Daha sönmemişken yaktığın korlar
ve geçerken gönlüm uğrunda serden.
hayat bulurum ben her sözünde.
Cevapsız kalmış sensiz sorular
bir kişi çıkmamış anlayan halden.
Saklıydı cevaplar zira gözlerinde.

İnanç

Buğuluydu söylenirken gözlerim
Bıçak kadar keskindi tüm sözlerin.
Şaşırmasam da reddine maşuğun.
İnancınla ruhum yaktı közlerin.

Severken

Seni severken daha canlıydı sanki bu çiçekler
Gök yüzü daha bir mavi, çayım daha demli yahut pencerem daha bir puslu idi.
Hayat sanki daha yaşanasıydı seni severken.
İnanır mısın sen bile daha bir güzeldin seni severken.

Belki de bu yüzden anlam veremem rahatlığına, söverken.

Ne hüzün kaldı ne vefan bende

Yanına aldığın tuzlu sular ile, öyle bir düştün ki gözümden.
Artık ne hüzün kaldı ne vefan bende.
Sıfatında bir kaç kuruntu saklı kalmış sanki sözümden.
Bak, ne yüzün kaldı ne cefan bende.
Şüphe dahi ettim muntazaman özümden.
Zira, ne ismin kaldı ne cismin bende.

Riyakar

Hadi diyelim mazur gördüm arkamdan sövenleri.
                Nasıl kalkıp affedeyim yüzüme karşı övenleri.
Hem bak ben korkar iken bir nebze riyadan.
                Millette eser yok tevazudan hayadan.

Mütevazi ol hiç ki hiç değişmesin cahillere tavrın.
                Bilgisine dahi sahip olsan küre-i arzın.
Sakın kibir gafletine kapılmayasın ey yar.
                Hatırla ki, senden büyük hep Allah var.