12 Haziran 2018 Salı

Kaybolalım

Beni bırak, kaybolalım.
Bulunmamış kıtalarda bilinmeyen bir ormanın burkulmamış kalplerinin arasında kaybolalım.
Beni bırak.
Ağır gelir sana ikimiz.
Kendini bana bırak kaybolalım.
Beni bırak kaybolalım.
Gelme peşimizden, şimdi silinir tozlu ayak izlerimiz sabret.
Islatmam toprağı küser çiçekler bana olsun, en büyüğünü küstürmüştüm bir keresinde bir mevsim sonra geçiyor.
Bırak beni kaybolalım.
Bir uçurumun eşiğinde bir ayağımız dışarıda gör en son bizi,
Ama düşürmem düşlerimi tüm düşkünlüklerime rağmen korkma!
Sen atlamış bil, tutma ellerimi yakar tenini tenim.
Hem kimiz ki “biz”?
Ne diye yaşayalım bu tekil dünyada, beni bırak kaybolalım.

Rüyalarında gör bazen, izin ver gayb olalım.

2 Nisan 2018 Pazartesi

Dilsiz bir kalp

Ne konuşursun bilmem prenses, duymaz kulaklarım.
Yumuşaklığını anlayamam ellerinden, hissizleşir parmak uçlarım.
Hissedemem nefeslerini, bakamam ki ben dudaklarına.
Yasak seni sevmem belki de.
Artık atmayan bir kalbe sığdıramam sevgini.
Artık tatmayan bir dil uzak kalbin anlamından.

Günce

En büyük günlüğümdür şiirler.
Başka türlüsü güç anlatmamın.
Islanmış dünlüğüm geçmişten.
Anlaşılmak yasağı anlaşmamın.

En büyük gülüşümdür şiirler.
Başka türlüsü güç ağlatmamın.
Yaşlanmış, düşlerim geleceği.
Ağarmak yalanı ağlakların.

En büyük görüşümdür şiirler.
Başka türlüsü güç astırmamın.
Islanmış dar ağaçım şimdi.
Asılmak yakarışı ağmaların.

En büyük sevişimdir şiirler.
Başka türlüsü güç yaktırmamın.
Islak ve nemliyim gençliğimde.
Dumanlarım yanışı yaşlarımın.

Ve bir tezattır kaplar ruhumu alemde.
Ben büyürüm oturur izler alem de.
Kuru otlarım tutuşturamaz artık ormanları.
İşte bu son sönüşüm alevde.

Hem en sönük kabrimdir şiirler.
Başka türlüsü güç parlatmamın.
Kurumuş makberin çiçekleri.
Yekpare duruşu mezar taşımın.

26 Mart 2018 Pazartesi

Ölsem Şimdi

Özlemek kadar koyuyo bazen özledim diyememek.
Tek başına yaşarken yalnızlığını kendi nefesinde boğuluyosun.
Ölsen şimdi tek başınasın kimse bilmez, yaşasan yine tek başına.
Gülsen şimdi en başındasın, yaşlansan en başında.
Dönsen şimdi en ucundasın, yar atlasan başucunda.
Sevsen şimdi mezardasın, taşlansan tabutunda.

25 Mart 2018 Pazar

Günahkar

Bir kedi öldürdüm düşümde.
Ne eskisi kadar masum ne geleceğim kadar günahkarım artık.
Bir kedi öldürdüm düşümde.
Ne eskisi olurum, ne de geleceğim. Kader, günahkarım artık.

9 Mart 2018 Cuma

Gizlenemem Başkasına

Unutamamak değil bu. Ne biliyim tenini özlüyorum bazen. Islatmak istiyorum dudaklarını. Küçülesim geliyo bir kaç yaş. Çocukça sevmek istiyorum tekrar.
Hatırlayamamak değil bu. Alıştım belki de kokusuz tenlere. Korkusuz benlere alıştım.
Sevişmek değil bu. Dokunamam ki hayallerime. Sarılamam uzak bedenine. Tutulsam, tuzak ellerin de.
Rahatlamak değil bu. Geceler öldü, bir günyüzü göremez oldum artık.

Unuturum belki kalbim gibi beynim de uyuşur.
Sen yine de iyi hatırla beni.
Uslanamam sanki kabrim gibi bendim de tutuşur.
Bak gözlerine, iyi satırla beni.

Ki en büyük korkumdur şiir olmak beyaz kağıtlara,
İstemem başkasının yazmasını seni.
En büyük gizemiydin hayatımın.
Gizlemem başkasına unutsam da beni.

16 Şubat 2018 Cuma

Sevemezsin

Her kabın taşar, ıslanmaya mahkumsundur, doluru kadar sevemezsin hiç.
Hep zam yaparsın sevgine, övdüğün malın pazarlığı olmaz, oluru kadar sevemezsin hiç.
Bilmezsin nedir hoşlanmak, bağlandın mı koparamazlar hep en fazla seversin. Yeteri kadar sevemezsin hiç.
Hiç bitmiycek dersin, ayakları tanımaz yabancı kaldırımları, oysa herkes gider bir gün ve sen gideri kadar sevemezsin hiç.
Üç kuruşluk insana bir ömür değer biçersin, sonra n'apsan n'etsen boştur.
Çünkü boş bardaklar, yakut kadeh gibi gelir sana. Sen yine ederi kadar sevemezsin hiç.

13 Şubat 2018 Salı

10.02.18

3 günlükdür dünya bazen.
Ve tersine akar zaman dikilmemiş mezar taşlarında...

8 Ocak 2018 Pazartesi

Alışkanlıklar

Yalniz kalmak alışkanlık yapar bazen. Kaçtın mı bir yerden hiçbir yerde duramazsin bir daha. Hem gelenler bir sekilde gider nasıl olsa. Her gidene el sallarsın alışkanlık yapar. Her gidende kırılırsın alışkanlık yapar. Üzülmeyi adet edinirsin kendine. Bir kez öldürüldükten sonra sen, alamazsın nefes. Dünyanın en büyük oksijeni girse ciğerine bir şekilde yakar seni.

Gamsız kalmak alışkanlık yapar bazen.
Bir kez umursamadın mı hayatı, hiç bir şeyi takamazsin artık kafana. Bir süre sonra ayaklarin takilir kafandan sekenlere. Yürüyemez olursun düzlüklerde bile. Umursamazsın. Gamsızlık sarar seni çünkü bir kez bile olsa yorulmuşsundur ve umursamazsın tek bir an nolucaksa olsun dersin ve oluverir olucak olanlar. Bir kez bırakmışsındır o geminin dümenini sen ve dalgalarla birlikte çalkalanır gidersin artık uzanmak zor gelir.

Dalsız kalmak alışkanlık yapar bazen. En susuz sonbaharın içinde budanmak istersin. Bir kez döktün mü yapraklarını kimse toplamasın dersin. Aslın da son baharından sonra bir sonbahar daha kaldıramazsın sen, veyahut sonbaharın hiç bir ayı taşıyamayacak kadar dolmuştur seni. Yaşlanır düşersin kaldırımlara. Sonbaharın hiç bir ayı parlatacak kadar ışıldatamıyordur dallarını. Sönmüş güneşinin yansıması yetmez sana geceleri. Dalsız kalmak alışkanlık yapar bazen kök salamazsın hiç bir toprağa.

Aşksız kalmak alışkanlık yapar bazen.
Ama anlatamam ki ben aşksızlığı. Yazılabilen yada tam anlamıyla yaşanabilen bir şey değildir aşksızlık, çünkü bence en büyük aşk aşksızlıktır. Belki de hiç aşık olmadım ne biliyim. Tanımını bile bitiremedigim bir şeyi nasıl yaşarım. Ama dua ediyorum tanrıya, umarım yasamamışımdır. Yaşadığım bu şeyler birer nüshaysa aslı nasıldır kim bilir. Hem kim bilir belki de hiç aşık şiiri okuyamamışızdır biz. Zira kimse dinleyemez ölü bi adamın nefesini, hiç bir kör anlatamaz karanlığı, sağır bir adamdan duyamazsın dünyanın en güzel şarkısını.

Aşk şiiri değil belki de yazdıklarım, saçmalıyorum işte bazı geceler. Ne yazdığımı neden yazdığımı bilmiyorum.
Kimse okumuyor belki de. Ölmüş bir adamın son nefeslerini kim ne yapsın ki? Son baharını geçirmiş dalsız bir ağacın hışırtılarını, gamsız bir kaptanın seyir defterini, ıssız bir adamın kimsesiz sallanan elini kim neden umursasın?

7 Ocak 2018 Pazar

Oysa ki her şey daha kolaydı, böylesine güzel gülmesen...

Deniz Feneri

Issız adaya düşmüş, yüzme bilmeyen bi adamım ben. Kara çok yakın ama deniz feneri etrafindaki gemileri savmaya çalışmaktan ışık tutamıyo imdatlarıma. Islak kumlar üzerinde uzanmışım. Hayli tanıdık geliyo bu ıslaklık unutulmuş düşlerden.
Ne zaman farkeder o fener bilmiyorum.
Gömülür müyüm o ıslak kumlara bilmiyorum.
Ölür müyüm bilmiyorum yada dayanamayıp ne zaman atlarım denize.
Tek bildiğim gitgide uzaklaşıyo garip gelgitlerle o fener. Ve umarım bi gemi çıkar o karadan bana doğru gelen. Yoksa en az o kara kadar kararıcam, kimse farkedemiycek karanlığımı ve uzaklaşmış o deniz feneri aydınlatamayacak kadar loş kalıcak artık yüzümü.