25 Eylül 2017 Pazartesi

İlk ayakkabım

Kalbimin en derin yerine gömdüm ilk ayakkabılarımı.
Çıplak ayakla dolaşır oldum dikenli tellerde.
Ne tarafa dönsem yaktı toprağın ateşi yüzümü.
Yüzüme vurdum hatalarımı.
Kimseye gidemez oldum terliklerimle.
Ve bir leyla ile mecnun bölümünde kitlendi bütün sevgilerim.
Atladım tellerden,
Yeni tenler keşfediyordu parmak uçlarım.
Yakıcı ve bir o kadar soğuk tenler.
Kalamıyordum, hiç bir yere ait olamıyordum.
Her gidişim yeni yaralar açıyordu bastığım yerlerde.
Koku alamamaya başladım yada hiç bir yer ilk ayakkabılarımın o naftalin kokusunu veremiyordu artık bana.
Bir sigara daha yaktım atladığım duvarlara karşı.
Sonra döndüm arkamı.
Düştüğüne çıkamıyormuş insan.
Kalktım yürüdüm ağaç kabuklarının üzerinden.
Soyulmuş ağaçlar ne de pürüzsüz oysa ki.
Çürümüş, karıncalanmış dallar çarpıyor kollarıma.
Ve bir bahar rüzgarı esiyor saç diplerime.
Her esintide biraz daha kirleniyorum.
Soyunmuş tabiat ne de güzeldir oysa ki.
Göz yaşlarım tutuşturuyor altımdaki çalıları.
Orman yanıyor, güneş yanıyor.
Taparcasına eğiliyor ağaçlar bir bir.
Her yer toz duman.
Ve bir bahar rüzgarı daha esiyor üzerime.
Kül kedisi gibi çöküyorum ormanın ortasına.
Çıplak ayaklarıma bakıyorum çaresiz.
Böyle böyle saat 12yi geçiyor her masalda.
Dönüp uzatıyorum ayaklarımı epey uzaklaşmış duvara doğru.
Bir sigara daha yakıyorum.
Düşürdüğüm ayakkabılar geliyor aklıma, ya geç kalınırsa diyorum içimden, ya büyürse ayaklarım...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder