17 Ekim 2017 Salı

Anımsı bir şey

Boş bir sahil kenarı kasabasında açıyorum gözlerimi. Gece ne yaşadım hatırlamıyorum, aslına bakarsanız son bir kaç haftayı pek hatırlamıyorum. Denizin kumsalla birleşiminin tam ortasında kumların üzerinde uyuyakalmışım. Parmak uçlarımda kalan güneşin aydınlattığı turuncu saçlara takılıyor gözüm. Doğrulup etrafıma bakıyorum kapıları pencereleri açık, terk edilmiş gibi duran uzun tül perdeleri sallanan o güzel ahşap evi farkedip ona doğru yürüyorum. Ağır ve yorgun adımlarla evin kapısından içeri giriyorum. Durup izlemeye başlıyorum pek de yabancı gibi gelmeyen bu mobilyaları, ürküyorum sonra, iniltili bi sesle üzerime doğru küçük sarı tüyleri olan bi kedi yavrusu geliyor. Tutup çekiyorum onu tozlu parkelerin üzerinden kollarıma alıyorum. Masanın üzerinde duran araba anahtarı etrafta kimse olmadığından olsa gerek çok cazip geliyor o an bana. Minik yalnız bi savaşçıya benzeyen bu kediyi yan koltuğuma koyup başlıyorum terkedilmiş bu şehri gezmeye. İki katlı, küçük, betondan yapılmış bi evin yanından geçerken miyavlamaya başlıyor bu savaşçı adını verdiğim kedi ve tırmalamaya başlıyor camı. Arabayı durdurup kedimi de yanıma alıp gezmeye başlıyorum bu mütevazı evi. Yatak odasında yarım kalmış bi beyaz çikolata buluyorum, klimanın altında kalmış olduğundan olsa gerek erimemiş hala. Onu da alıp pek bir şey olmadığını düşündüğüm bu evden çıkıp arabaya geri dönüyorum. Evin artık boş olduğunu gören savaşçı da benimle geliyor. Basıyorum gaza devam ediyorum kasabayı keşfetmeye. Buruk bi bakış atıyor arkasına savaşçı, belki de eski sahibinin eviydi diye düşünüyorum içimden.
Her şey nasıl olmuştu merak ediyorum, kac gündür uyuyordum ben? Kimlerdi gidenler yada yine kim gideli aylar olmuştu da ben bir kaç gün uyanıktım?

(başka bir blogda zaman zaman bölüm şeklinde hikayeler yazmak istiyorum ancak şimdilik yeni bir blog açmadığım için ilk hikayemin ilk bölümünü burda yazmak istedim.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder