15 Ekim 2017 Pazar

Bitkin bir yazı

Bir ekim akşamıydı ölüyorum.
Uğruma öleceğini söyleyen kalpler için ağladım bütün gece ölüyorum.
Duygusuz bildiğiniz hayatımda, ölümsüzdür dediğim sevgiyi kaybettim ölüyorum.
Nefes alıyorum sanıyorsunuz arada bir göğüs kafesim oynayınca,
Eğilin kulak verin ahlarıma, ağzımdan çıkan hayat değil hayaller, öluyorum.
Gözyaşlarım tıkıyor soluk borumu, ağzıma düşen her damlada biraz daha tuzlanıyorum biraz daha gömüyorum kabrimi deniz seviyesine,
Rakımı epey yüksek bir başkentte tek başıma titrerken bu kaldırımlarda, sevdiğim eli tutuyormuşçasına sıkıyorum kazma küreği,
Öluyorum.
Kedi sesleri tırmalıyo kalbimi her inlemede biraz daha kanıyorum, kanadıkça dokülüyor kırmızı damlalarım kimsenin görmediği boş logar kapaklarına,
Ücra bi mahallenin en yüksek çamının altında bir cami kuytusunda boşalıyo kanlarım sokağa,
Bileklerimi kesmişçesine üşüyorum,
Ölüyorum.
Tertemiz geldiğim bu dünyaya pis bir çukurun içinde kapıyorum gözlerimi,
Gözleri geliyor aklıma, bir daha bakmayacak diyorum,
Ölüyorum.
Ne kadar ölmüşü varsa dünyanın hak veriyorum hepsine, erken kurtulanlara özeniyorum,
Boş bir sokak köşesinde kimseden habersiz içinde bir parça demirle ölen küçük bir kız çocuğu düşüyor aklıma,
Belki diyorum, belki denk geliriz tanrının dünyasında belki o dinler beni,
Ölüyorum.
Herkes öldürmüşcesine sevdiğini koparıyorum kalbimden bu kutsal duyguyu,
Ve o olmıycaksa olmasın diye elimden tutan koparıyorum ellerimi,
Düşüyorum her şeye düşkün dünyanızdan,
Geberiyorum.
Ve son sözlerinde farkediyor parmaklarım hayatın en gerçeğini,
Her intihar bir cinayettir.
Ve her ihtimal, yaşanamayacak kadar yorucu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder