6 Kasım 2017 Pazartesi

Bir Sonbahar Portresi

Açamıyorum fotoğraflarını, gözleri değişmiştir çünkü çoktan. Gerçekten bana baktığında tekrar unutmuş olmak istiyorum onları. Hayal kırıklıklarıma bir yenisini ekleyemem.
Açamıyorum fotoğraflarını, alışmam gerek bu kabuslara. Sadece kötü hatırlamam gerek onu. Hatıraların anahtarlarını gizlediğim yerlerden asla çıkarmamam gerek.
En son ne zaman yüzleştim onunla hatırlamıyorum. Yüzlerce yüz geçti gözlerimin önünden ondan sonra. Hiç birini hatırlayamıyorum. Bütün yüzleri silmem lazım, kafamın üzerinde kara bulutlar istiyorum ve bir sağnak bütün geçmişimle arama. Sis çöksün aydınlıklarıma.
Kimseyle tokalaşamıyorum bile ve en çok yakan tenimi, en son onun ellerini tutmamış olmak. Sahi ben hatırlamıyorum ellerine baktığım son dakikayı. Elleri hala aklımda ama.
Diyorum ki bir mum yaksam şimdi, eridikçe eritecek, bittikçe bitirecek bir mum tutuştursam tutuşamadığımız her dakika için. Korkuyorum yakmaya, söndükçe söndürecek biliyorum.
Kitap da okuyamıyorum şimdilerde, okuduğum son yapraklarda onun yazdıkları vardı.
Benim unutmam lazım son iki yılımı. Ama sanki iki yaşındaymışım gibi geliyo her şey. İlk sözcüklerim, ilk ayakkabılarım, ilk adımlarım gibi geliyo her günüm.

Aslında hepimiz yaşıyoruz bir dönemde bunları, bir gün biri geliyo hayatınıza sanki atmış yıl kazanıyosunuz hayattan, mutluluklar içinde geçecek bir atmış yıl. Sonra o atmış yıllık hayaller on dokuz yılınızı da alıp gidiyo sizden. Siz yeniden başlamaya korkarken hayata, kanat çırpamayan bir kuş gibi itiliyosunuz ağaçtan aşağı. "Vay be." diyorsunuz. "Ne ara uzadı bu ağaç bu kadar?"
Bir son bahar akşamı umutlarınızı andıran o sarı yaprakların arasında dökülüveriyorsunuz. Islak toprakta bocalamakla geçiyor yıllar ve kim bilir kaç sağnak alıp götürüyor yolunmuş tüylerinizi. Kaç sığnak çatısız bırakıyor sağnakta sizi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder