Ben arabanın camını tıklatmış para istiyorum sen de bana sen
kimsin diyorsun öyle mi?
Sana beni anlatamam çünkü bilmem ben kimim ama biz
kimiz diyeyim sana ağabey.
Biz, adını hiç bilmediğimiz hatta varlığına dahi inanmadığımız
anamızın karnından burada çıkmışız sanki. Kaldırımlarda almışız ilk nefesimizi.
İlk kaldırım soğuğunu hissettirmiş hayat bize. Boğulurken egzoz dumanında
doğduğumuzdan beri hayat sanki ilk motor sıcaklığını vermiş bize.
Biz bu kaldırımların çocuğuyuz ne anamız vardır ne babamız, ne aramız vardır sürücülerle ne de beş kuruş paramız.
Biz bu kaldırımların çocuğuyuz ve bizim bizden başka
kimsemiz yoktur işte sırf bu yüzden kimsesiz diyemezsiniz hiç bir kaldırım
çocuğuna hatta bence sizden bile daha "kimseliyiz" biz. Mesela hanginiz
yatabilir ki daha sokakta yeni tanıştığı birinin yanına yahut hanginiz
rahatlıkla uyuyabilir bu insan kaynayan sokakların ücra köşelerinde.
Hem çok mu meraklıyız sanıyorsunuz rahat kaldırımımızdan kalkıp
o benzin yiyen metallerinizin önünü parlatmaya. Yokluğunu dahi hissetmeyeceğiniz
bir para için bunu bile yapıyoruz işte. Zorunda olmasa hangi çocuk ister ki
otuz altı derece sıcağın altında teriyle ıslanıp temizlenmiş mendilinin sizin
camınızda kirlenmesini.
Eee kaldırımlar yetiştirir bizi ve yine onlar alır canımızı.
Bir gün gelir gepgenç bir çocuk görürsünüz kaldırımın üzerinde belki gençliğini
dahi fark edemezsiniz yüzünün nuru olan kirinden yahut üzerinde eskimenin son
demlerini yaşayan her tarafı yırtık nerden bulduğu meçhul bir pantolondan
eroinmanın teki sanırsınız hiç ilişmezsiniz bile. Orada öylece verirken son
nefesini son çabası doğup büyüdüğü kaldırımlara sırt çevirmemek için yüzünü gök
yüzünden çevirmek olur. Kimsenin hissetmeyeceğini bilir yokluğunu. "Hiç
doğmayayım ya ben" diye geçirir içinden "nolacaktı ozaman?". Derken
kaldırıma, kaldırım soğukluğunu veren o sen nefes gelir.
Huuuuuu......
Sahi boşver parayı be ağabey. Arkamdan bir fatiha okusan yeter, okuyup kaldırımlara üfle...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder