20 Ağustos 2015 Perşembe

Gün Batımı

Özledim yine. Nedendir bilmiyorum, bir göktaşı düştü sanki gezegeninden dünyama. Oysa ki kayan yıldızlarda bulurduk biz huzuru, gerçekleşmeyeceğini bilsek de dilek tutmuş olmanın verdiği mutlulukla. Ne zaman ki çıksa hasretin atmosferimden siman gülümsedi bana, yüzüne benzeyen bir yıldız parladı ve üzerime düşürdü ışığının tüm maviliğini yine seni andı tüm toprağım, tüm ayçiçekleri döndü yüzünü güneşten ve daha parlak görmüş olcacaklar ki uzakta parıldayan ışığa baktılar. Güzelliğin bazen tabiatı dahi şaşırtıyor. En iyisi hiç görmemek diyorum bazen yüzünü, bazense işitmemeye dayanamiyorum sözünü ve bir tek ben biliyorum soğuk kış gecelerinde sensizliğin verdiği hüznü.
Bazen yüzüne bakıp diyebiliyorum kendime ulan harbiden unutmuşum, sonra, sonra gülüyorsun geçiyor iste. Dedim ya bir dünyayım ben ve bir küçük ışığa ihtiyaç duyuyorum bazen yörüngemden çıkmamak için. Sahi ne olurdu çıksam? Her gün rutine bağlamış olduğum dönüşümden vazgeçsem ne olurdu? Belki sular altında kalırdı dünyam yahut belki karalar bağlardı her yanım. Kelebeklerimin ömrü bir kaç sene olurdu belki, belki de kelebek kalmazdı dünyamda kim bilir. Kısacası bir bilinmezliğe sürüklenirdim yokluğunda. Yada ne bileyim bir şeyler eksik olurdu işte, bir şeyler eksik kalırdı.
Gün batımı gibi bir şeysin sen be, arada bir görmek iyi geliyor...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder