10 Mart 2015 Salı

Pencerenin kenarı

Pencerenin kenarında oturmuş bir ilham bekliyordum yada belki bir kuşun kanat çırpışını yemyeşil manzarada, herhangi bir şey olurdu sadece başlamak istiyordum yazmaya, kusmak için içimdekileri yada belki unutmak için, içindekileri. Derken, parfümünün kokusu dahi tam yayılmamışken havaya ve kaybolmamışken tanecikleri bir kez daha açıldı o kapı. Daha açılmamışken, kalbimin ritmiyle yankılanan ayak seslerinden anlamış olmama rağmen heyecanlanmıştım. Sakladım kağıdımı riya sanırsın belki, korkarım.

Titriyordum o sırada inkar edemem, fakat yanı başımda açık olduğunun farkında dahi olmadığım pencereden gelmiyordu bu soğukluk. Bu senin soğukluğundu; o kadar başkasındaydı ki kalbin öylesine bana ait değildi ki, yada öylesine yabancıydı ki bu yüze o sürekli kaçırdığın gözlerin.
Yokluğunda titriyordum farkında olmasan da. Olma da zaten boş ver. Hem kim bilir belki başka bir evrende başka bir zamanda yada başka şartlar altında yan yanaymışız dır, bir umut değil miydi insanı yaşatan.

Kaçsın başkasına bakmaya doyamayın gözlerin benden.
Yada yaksın artık gülüşün başkalarının kalbini.
Titretse de yokluğun kalbimi, geçsem de kendimden.

Seni sensiz sevebilmeyi öğrendim...


(Yazmak için yazıyorum sadece, kimse ne alınsın ne de alındırsın. Hem sadece sevmek için sevmez mi insan -bildirmek değil sadece sevmek için-.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder