25 Ekim 2015 Pazar

Beyaz gün dostluğu

Neydi kara gün?
Gecenin en uzun olduğu yirmi bir aralık mı?
Ağlanan günler mi? Bir bebeğin mesela, her günü kara mıdır öyleyse?

Sahi bir de dostluğu vardı bu günün. Şu sıkı olanlar hani. Veyahut sıkabilme derecesinde tekrar edilen övgülerle donatılanlar.

Ağlayanla ağlamak kolaydır aslında.
Misal vercek olursak gözümden bir kaç damla yaşın süzüldüğü tek cuma hutbesinin imamı hıçkırıklara boğulmuştu.
Mesele gülenle gülebilmekte, mesele güldüğün her anda dostlarını hatırlayabilmekte. Mesele, sele kapılıp giden bir dostunla ağlamak değil, mesele kahkahalarla ona el uzatabilmekte.
Bir kaç tane daha "mesele" ile başlayan cümle daha kurarsam sanırım sele kapılıcam, susuyorum.

Ne diyorduk?
"Beyaz" gün dostluğu. Var mıdır bilmem ama olsa adı böyle bir şey olurdu herhalde.
Yani yanında ağlayabildiğiniz herkesi dost sanmayın, hayatınıza ne kadar kahkaha kattığına bakın.

Dostlarınızın yanında ağlamayın demiyorum yanlış anlamayın. Olur olmaz yerlerde gereksiz nedenlerden dolayı "ulan bu çocuk kara gün dostu" deyip ağlamayın. Hüzünlendirmeyin dostunuzu bir kaç basit mesele için. Dostunuzla iken gözünüzden değil ancak kalbinizden akan yaşlar olsun masada, olacaksa.
Ve unutmayın göz yaşı dökmek ağlamak değildir, soğanın neden olduğu bir eylem ne kadar asil olabilir ki zaten. Ağlayacaksanız eğer, kalbinizden çıksın göze giden damlalar.

Mesela
Neden bu kadar gözü yaşlı aşık(!) var dünyada biliyor musunuz?
Çünkü ucuz hayaller ancak göz yaşlarına değer,
Kalpten ağlamak bedel ister...

2 yorum: