Yine canım sıkıldı, atıyorum kendimi Ankaranın ayazında,
yağmurunda hiç bilmediğim sokaklara ve bana yabancı kaldırımlarda atarken ağır
ağır adımlarımı geçiriyorum içimden "acaba bunlar da diğerleri gibi taş mı
kesilecek kasvetimden". Dilimin baskısına karşı koyamayan ayaklarım, akan
bir burun ve kızarmış kulaklarla atıyor beni elektrik israfından kaçınmamış
şahsalı bir Maraş dondurmacısına. Her zamanki gibi çikolatalı alıyorum
dondurmamı ve çıkıyorum geride nefis uğruna bırakılmış bir bir lira bırakarak.
Damlarken üzerine rahmet taneleri dondurmamın, eriyen ve elime dökülen kısmı
dahi umurumda olmuyor. Hiç bir şey düşünmüyorum sanki sonsuz bir boşluk var
beynimin olması gerektiği yerde. Canım sıkkın olunca hiç bir şeyin tadı yok
-evet dondurmanın dahi-
Garip şey şu sıkkınlık. Bağırmak
istiyorum fakat lügatim kapatmış kapılarını ses tellerime. Çağırmak istiyorum
fakat kimse gelmiyor aklıma. Dağılmak istiyorum belki düşünmem diye fakat bir
bakıyorum ben zaten dağılmışım. Yaşamak istiyorum fakat görüyorum ki
sevincinden dahi eser kalmamış içimde. Allah Kimsenin başına vermesin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder