MEKTUP
Çalınırken çalgılar tüm gürültüsüyle, bastırmak için gömülen
kız çocuklarının feryadını. Yanarken sönmeyen ateş belki de cehennemin
habercisi olarak. Tapılırken şu karın doyurulan aciz putlara bir ümide sarılmak
için. Ve satılırken şu masum köleler şehrin göbeğinde bir eşyaymışçasına. Sen
geldin.
Sen geldin, ama sıradan bir geliş değildi seninkisi. Ebedi
bir sukut perdesi edasıyla geldin bütün çalgılara. Söndürdün yıllardır sönmeyen
o meşhur ateşi ve anlattın insanlara cehennem sıcağının şerrini cennet
serinliğinin yanında, kaldırdın Allahın evindeki tüm putları. Kırdın
zincirlerini bütün kölelerin.
Sen geldin, bahar geldi kainata, yıllardır çocuk kanı kokan
topraklarda çiçekler açtı, sana hasret kalan güneş bir başka yaydı ışığını,
içkinin nahoşluğundan körelmiş burunlar doydu senin gül kokuna, çirkinliğin kör
ettiği gözlerin sönmüş ferleri yeniden canlandı ve hayat sarhoşluğundan bitap
olmuş ruhlar huzur buldu seninle.
Yaydın rabbinin ismini küre-i arza ve sonra her fani gibi
tattın ölümü ve emanet ettin sancağı en başta
dört büyük halifeye ve sonrasında tüm ümmetine. Peki biz bu emanete
sahip çıkabildik mi? Yaşayabildik mi kuranı? Duyurabildik mi dünyaya Allahın
dinini layığıyla?
Ey kainatın ahlak deryası, ey aşıkların ebedi maşuğu,
dualarımın başı ve sonu, ey hak abidesi, kelimelerle yüceltemediğim ve kelimelerimi
yüceltenim, sultanım sana seslenebilme ümidiyle aldım elime kalemimi duy bu
feryadı figanımı.
Hani diyor ya Dursun
Ali Erzincanlı "Sen yoktun sultanım" işte tam da budur belki de tüm sıkıntıların
asıl sebebi. Yokluğun unutturdu insanlara kamil insanın nasıl olması
gerektiğini.
Yokluğunda çok şey değişti sultanım. Kainata gösterdiğin o
haya duygusunun ne olduğundan bihaber bir gençlik yetişiyor biçare anne
babaların elinde. Küre-i arz'ın anlamını senden öğrendiği hak ve hukuk
kavramlarını değiştirmeye çalışıyor birileri yokluğunda. Ümmetin olduğunu ümit
eden bizler biçare kalmışız Müslüman kardeşlerimizin bir Yahudi çizmesi ile
ezilmesi karşısında. Sokakta gördüğümüz dindaşımıza dahi eksik etmezken bir
selamın aleyküm lafzını, sana salat selamı bir tek nisanlarda hatırlar olmuşuz.
Doldururken raflarımızı New York Times'ın
çok satanları ile, kaldırmışız Allahın kelamını evin unuttuğumuz
köşelerine. Aç yatarken kardeşlerimiz biz tokluktan yatamaz olmuşuz geceleri.
Hayat koşturmacasından vakit bulabildiğimiz zamanlara ayırmışız namazlarımızı.
Uykuya tutturduğumuz orucumuzu Halil İbrahim Sofraları ile açar olmuşuz, daha 2
sokak ilerimizdeki sokak çocuğu bir zeytin tanesi bulamazken. Hayatın adaletine
hayıflanır olmuşuz daha girdiğimiz hakların muhasebesini yapmadan.
Yetiş ey sevgili. Kurtar şu aciz ümmetini şeytanın
kıskacından. Çek al bizi bu Müslüman kanı dolu bedbaht tarihimizden. Hayat
deryasında kaybolan bu başıboş sandala -nefislerimize- nurunla rehberlik et
bizi refaha erdir. Göster şu yüzün suyun hürmetine yaratılan kainata hakkın
hukukun tanımını. Biraz olsun anlat bize nedir Kuran'ı yaşamak. Fark etsin
ümmetin bu dünyaya gönderiliş amacını. Şu senin adını yazmak için kalemi tutan
ellerimden düşürme Allahın kelamını. AMİN...
Tarık Gönen
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder