29 Eylül 2015 Salı

Aşkın Biyolojisi

Şoka uğramış ve görevi -normal koşullarda- kan pompalamak olan bir organın, emir almaya pek de alışık olmayan beyne gönderdiği bir "Sev" mesajı ile başlıyor her şey. Düşüncenin üretilmesi gereken bu yer, aldığı bir komut üzerine çalışmaya başladığında neye uğradığını şaşırıp saçma tepkiler içerisine giriyor. Ve sonraki mesaj "Yan" oluyor beyne. Kulakların, dilin tüm işlevi o birisinin yanında tamamen kalbe bağlanıyor ve ilk görev dışı mesuliyetini üstleniyor bu organ. Ve bir gün kulaklarından giren bir kaç ses dalgası bir tsunami etkisi yapiyor bu kalpte. "Değiş, onun için değiş" deniyor beyne bu sefer. Ardından, kalp tarumar oluyor sarsılmanın verdiği bu acı ile. Kalpten taşan dalgalar gözlere de vuruyor, ve dökülen her göz yaşında daha da yaşlanıyor kalp, ıslanmak ve yaşlanmanın aynı şey olduğu bir kez daha hatıra geliyor hafızada. Ve kalp bir çöküş daha yaşıyor öyle ki dönüp baktığında geride bıraktığı görevine, kan pompaladığı bu vücudun hareketlerini tanıyamaz oluyor. Bir hic uğruna harcanmış onca tuzlu su, bir sevda uğruna yaşanmış onca tekleme üzerindeki, fazla geliyor ona. Sonra bir kalp daha sönüp düşüyor toprağa bir kaç saç telinin gölgesinde yaşlanmış olmanın verdiği yorgunluk ile. Söndürülememiş bir ateş daha buluşuyor kumuyla. Sonra, sonra yeşilleniyor dünya yazılmamış binlerce kelime ve şiir üzerine, sorulmamış binlerce soru üzerine ve sukunetin kulakları sağır ettiği akşamlarla. Yeşilleniyor, ta ki huzur bulsun tüm aşklar.

 Sahi nedir bu mezarlıkların üzerindeki kara duman? Bu karalık bir bahtın değilse dostlarım, bilmeli ki toprak dahi tutuşabiliyormuş bir vücudun içlerinden tüterek.

Allah yakmasın...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder