29 Kasım 2015 Pazar

Çocukluğum kokuyor her şey

Giz dolu güzlerin henüz acmamış çiçeklerine saklamışım oyuncaklarımı. Dedemin elli yıllık köstekli saati bozulmuş, bir köşeye fırlatmışım. Karşıdaki boş arsanın çamur lekeleri, yıkanıp sökülmüş kıyafetlerimden. Günlüklerim yani şimdiki dünlüklerim yıpranmış, günlerin, yılların kahpeliğinde. Kaç kişiyi eskittiysem artık düşlerimde, uyuyamıyorum. Zaman zaman da soluyamıyorum yıllardır içimi darlayan oksijeni. Nisan yağmurları altında daha iyi anlıyor insan, yaşlanmanın ıslanmanın eş anlamlısı olduğunu. Sanki her geçen gün hayat nefesimi değil de hevesimi alıyor artık ciğerlerimden. Gelip geçen her yolcu, her "-di li" geçmiş zaman cümlesi hayatımın bir kez daha kaldırıyor mazi defterimin sayfalarının tozunu. Hala geçmemiş geçmişlere takılı kalıyor aklım ara sıra. Ne kadar ilk okul sırası varsa kırık dökük, çoçukluğum kokuyor hala. Akşam ezanını her duyduğumda eve koşasım geliyor.

Neler yaşadıysam anılarımda artık.
Kaç çöl aştım bilinmez, ayakkabımda epey bi zaman kumu...
Ne yazdıysam silinmez, bütün kitaplarımın mutsuz sonu.
Kimler yaşlandırdıysa daha çocuk kalbimi her nisanda, göz kapaklarım yağmur dolu.
Ve yine kim harlandırdıysa beni, sözlerimde bir ton soru.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder