20 Kasım 2015 Cuma

Dar ağacında sevmek

En güzel yazılarını kaleme aldığı masada, kalemi her akşam eline aldığı masada, kafenin en arka sol köşesinde bekliyordu. Bugün ilk defa bir şey bekliyordu belki de. Ellerini nereye koyacağını bile bilmiyordu, yıllarca kalem salladığı, yeri geldiğinde bütün hayatı bir kenara koyup ellerini konuşturduğu bu yerde kılını bile kıpırdatmaya korkuyordu.
Her şey daha farklı olmalıydı oysa ki, deplasmanda olan o değildi çünkü. Derken kapıdan gelen o kısa zamanlı zil sesi ile irkildi. Paltosuna soktu ellerini, inandırıcı olsun diye küçük bir titreme getirdi kendine. Kafede yankılanan ayak seslerine kalbinin ritmiyle eşlik etti sonra "tik, tak". Derken geldi ve oturdu karşısındaki özlem dolu sandalyeye. "Ne yapıcam şimdi? Nasıl başlasam? Onca şiirlik aşkı, kare bir masaya nasıl sığdırayım?" düşünceler kemirirken içini, garson yetişti imdadına: "Ne arzu etmiştiniz?". Garipsedi biraz, belki de ilk defa "-niz" eki nezaket olsun diye kullanılmamıştı cevap vermesi gereken bir soruda. "Biz iki çay alalım" dedi. Acele ile ne istediğini sormayı bile unutmuştu. Sonrasında gitti garson, yine bir ateş sardı vücudunu, kalp kalbe olmak istediği birisiyle baş başa kalmak bile heyecanlandırmıştı onu. Sessizliğinin çığlığı karanlığı yırtıyordu. "Ee" dedi kız, "Niye çağırdın beni buraya?". "Şey" diyebildi sadece, zaten ne diyebilirdi ki başka. "Söyleyecek misin?" diye azarladı onu kız. Derin bir nefes aldı çocuk, tüm atmosferi iki akciğere sığdırmıştı sanki.
"Seviyorum" dedi, sustu. Sağlam bir tokat hissetti yüzünde. Ardından kalbinden dökülen bir kaç damla yaş, kan belki de kim bilir. Sevmekti tek suçu, tonlarca silginin içinde yazmaktı, silenlerin sel olduğu bir masalda sevmekti, sevmekti tek suçu.
Kız kalktı gitti sonra, kafe daha bir loşlaştı, tekleyen kalbi eşlik edemedi kızın ayak seslerine.
Gözünün aşina olduğu boş koltuğa uzun uzun baktı. "Seviyorum" dedi, sustu. Ağaçlar, kuşlar hepsi sustu, yazılmamış ne kadar hikaye varsa, masallarda feryat eden kaç hece varsa, akmış mürekkepler, hepsi, hepsi sustu... Dar ağacında hapşuran bir mahkuma kim ne diyebilirdi ki? Çok da yaşamadı zaten sonrasında.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder