19 Aralık 2015 Cumartesi

Devrilmiş bir yazı

Matem dolu yüzünde bir tebessüm,
hasret dolduruyor ciğerlerime.
Devrilen umutları takiben
Bir devriklik vuruyor cümlelerime.
Bilmediğimden hiç bir sıralamasını hayatın
Bir türlü koyamam yüklemlerimi yerine.

Yerli yerinde, tek düze yaşamadığımdan belki de,
Her şeyi yerinde, tek dize şiirler yazamıyorum.
Çok sulandırdığımdan hayatı,
En pastelinden, mutlu tablolar çizemiyorum.

Sahi, mutluluğun resmini çiz deseler bana, bir yüz çizerdim, yarısı dolu bir çay bardağı, bir de mekan kafenin o -ara ara çalan- hiç bir şey anlamadığım müziklerinden.
Ne?
Müzik çizilemez mi?
Ee o zaman hiç uğraşmayacaksınız kardeşim çizmeye, müziksiz mutluluk tablosu olmaz.

Her neyse ne diyorduk, çaylar ve yüzler.
Yüzlerce değil ama tek bir yüz.
Böyle loş bir sarkma lambanın ışığının vurduğu bir yüz.
Seçemediğim ama bana seçenek bırakmayacak kadar parlak bir yüz.
Sonra?..
Sonrası mutluluk işte.
En "elde edilemeyecek derecede güzel olanından" hem de.
En yazılamayacak, en yaşanamayacak olanından.

Söyle bana ey ........!
Şu öznesiz kalan yüklemler, kaç anlam taşır hecelerinde.
Kararsızlık hali mesela, kaç kişiyi hapseder gecelerinde.
Bitiremediğim her cümlenin sonuna adını koymak isterken delicesine.
Öznesizlik, sanki sıradanmışçasına, nasıl işler dizelerime?

Ne vakit düşer biriken umutlar, bisiklet selelerinden?
Kaç çiçek daha küsecek bahara bu vakitsiz seherlerimden?
Kaç kez daha atacak zincir, çevirmemem için pedalı.
Kim bilir kaç, "kaç"lı soru daha gelecek, anlamam için soramadığım soruları.
Kim bilir kaç,
Kim bilir? kaç!..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder