14 Aralık 2015 Pazartesi

Ey Gül

Sen tek gecede açan.
Sen tek heceli, ama sayfalara sığdırılamayacak kadar güzel;
Ve yine tek heceli sözcüklere -aşk gibi mesela- tercüman olan sen.
Sen son sayfası yırtılmış romanların en ön sözü,
En gizli gözü açılmayan sandıkların.
Gizemli kalmış tüm olayların aslı, özü.
Sen ki hiç yanmayan, aynı zamanda da her ateşin közü.
Dikenine en çok katlanılan, sen.
Sen ki Mecnunlar titretmiş, Leylalar eskitmiş,
Eski not defterlerinin arasında eksiltilmiş dallarıyla duran sen.
Kan kırmızısı renginle, ne kanlar çekmiş, ne canlar almış, ne cananlar vermiş sen.
Sen ki şiirlerde beyit beyit, göz yaşında damla damla, kitaplarda satır satır anlatılmış GÜL.
Sen ki bir peygambere, bir duyguya en çok yakıştırılmış çiçektin.

Ne oldu sana?

Yaprakların, dalın hepsi solmuş gibi.
Alışamamış çöle ruhun, kanla dolmuş gibi.
Haykıramadıkların, diken olmuş,
Geçen her kuş aşkı senden sormuş gibi.
Belki de gerek yok artık sana.
Mecnun Leylasını sanki bulmuş gibi.
Yahut en çok sen lazımsın.
Buldum sanan abdal kayıp olmuş gibi.
Hiç olmasaydın ya sen?
Çöller Mecnunların kaybı olmuş gibi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder